Turkvet.Biz

Ana Sayfa veteriner, hayvancılık, tarım, danışmanlık, besi, çiftlik Hakkımızda inek, koyun,keçi, ahır projeleri, çiftlik projeleri, tavukçuluk, balıkçılık, sütçülük Kütüphane ipard, ıpard, kırsal kalkınma, hayvancılık teşvikleri, hayvancılık destekleri, çiftlik projeleri, veterinerlik Duyurular çiftlik danışmanı, yemleme, ayak hastalıkları, mastitis, dölverimi, buzağı, holşya jersey
 
    Hizmetlerimiz
    Danışmanlık
       Veteriner danışmanlık
      Tarım Danışmanlığı
       Çiftlik projelendirme
    HACCP sistemi
    Eğitim
    Mühendislik
    IPARD hibe projeleri
       Süt çiftlikleri
       Besi çiftlikleri
        Süt işleme tesisi
        Et işleme tesisi
         Su ürünleri işleme tesisi
         Sebze meyve işleme tesisi
         Süs bitkileri
        Tıbbi aromatik bitkiler
       Yerel ürünler
        Kültür balıkçılığı
        Kırsal turizm
     
     
     
     
     
     
veteriner, tarım, hayvancılık, danışmanlık, ipard
veteriner, tarım, hayvancılık, danışmanlık, ipard

Süt Sığırlarının Beslenmesinde Temel İlkeler

Prof. Dr. Hasan Melih YAVUZ
U.Ü. Veteriner Fakültesi
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı
İÇİNDEKİLER
1. BÖLÜM: Besin maddeleri.
1.1- Besin maddeleri nelerdir?
1.2- Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?
2. BÖLÜM: Sığırlarda sindirim.
2.1- Dudaklar, dil vedişler.
2.2- Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).
2.3- Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).
2.4- Omasum (kırkbayır).
2.5- Abomasum (şirden).
2.6-İnce bağırsak.
2.7- Kalın bağırsak.
2.8- Sindirim ve emilim.
3. BÖLÜM: Süt sığırlarının beslenmesinde yemler.
3.1- Kaba yemler.
3.2- Konsantre (yoğun, kuvvetli yemler).
4. BÖLÜM: Süt sığırlarının değişik dönemlerde beslenmesi.
4.1- Kurudaki ineklerin beslenmesi. 4.1.1-İnek kuruya nasıl çıkarılır? 4.1.2- Kuru dönemde beleme nasıl olmalıdır? 4.1.3- Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat edilmelidir?
4.2- Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri. 4.2.1- Birinci dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta. 4.2.2-İkinci dönem: Doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası. 4.2.3- Üçüncü dönem: Doğumda sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya kadar geçen dönem.
5. BÖLÜM: Yemleme metodları.
5.1- Barınakta yemleme. 5.2- Bilgisayarlı sistemler ile besleme. 5.3- Komple karma rasyon ile besleme. 5.4- komple karma rasyonun dezavantajları. 5.5- Grup yemlemesi.
 6. BÖLÜM: Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
6.1- Sütün üretimi.
6.2- Sütün yağ oranını etkileyen faktörler. 6.2.1- Besleme ile ilgili faktörler. 6.2.2- Laktasyon dönemi.  6.2.3- Mevsim. 6.2.4- Hava sıcaklığının etkisi. 6.2.5- Irk farklılığı. 
7. BÖLÜM: Düşük süt verimi ile ilgili bazı problemler.
7.1- Sürüde verim tahmini. 7.2- Laktasyon pikinin düşük olması. 7.3- Süt veriminde aşırı ya da ani düşme. 7.4- Laktasyon döneminin kısa sürmesi.
8. BÖLÜM: Süt sığırlarında dengeli bir rasyonun temel ilkeleri.
8.1- Dengeli bir rasyonun önemi.
8.2-İyi bir rasyonun kriterleri.
8.3-İnek hakkında bilinmesi gerekenler.
8.4- Yem hakkında bilinmesi gerekenler.
8.5- Yemin kuru madde kapsamı.
8.6- Yem maddelerinin ham protein kapsamı.
8.7- Kaba yemle ilgili faktörler.

GİRİŞ

Süt sığırcılığı büyükbaş hayvancılığın önemli bir koludur. Bu sektör süt üretimi kadar, reforme hayvanların kesime gönderilmesi ve doğan erkek buzağıların besiye alınması yoluyla et üretiminde de önemli bir kaynak oluşturmaktadır.

Hayvan yetiştiriciliği ile ilgili bütün alanlarda olduğu gibi süt sığırcılığının kărlı bir şekilde yürütülebilmesi için bazı temel kuralları iyi bilmek ve uygulamak gerekmektedir. Süt sığıcılığının başarılı şekilde gerçekleştirilmesinde iyi bir bakım, yönetim, uygun hayvan seçimi ve barınak gibi faktörler de önemli rol oynamasına rağmen kărlılığı etkileyen faktörlerin başında iyi bir besleme programı uygulanması gelmektedir. Çünkü bir sığırcılık işletmesinde besleme yöntemlerine bağlı olarak işletme giderlerinin % 40 – 70 gibi oldukça değişen oranlardaki büyük bir kısmını besleme giderleri oluşturmaktadır. Bu giderler besleme programları iyileştikçe azalmaktadır. U.Ü.Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından Çanakkale’nin Biga ilçesine ait köylerde yürütülen çalışmalarda görülmüştür ki yapılan çok basit besleme hataları sonucu 10 inek başına, yetiştiricilerin tamamına yakın kısmında yılda, 1-1.5 milyar lira civarında ekonomik  kayıp meydana gelmektedir.

Süt sığırlarında beslemenin başarılı olabilmesi için besin maddeleri, yemler ,süt sığırlarının değişik dönemlerdeki besin maddeleri gereksinimleri ile yemleme metotları hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bu kitapçıkta bu konularla ilgili temel bilgiler yer almaktadır.  

1. BÖLÜM BESİN MADDELERİ

1.1- Besin maddeleri nelerdir,görevleri nelerdir?

Hayvan vücudundaki çeşitli faaliyetlere katılan, o faaliyetleri yöneten, vücuda enerji veren, hayvanın büyümesi ve verim vermesini sağlayan ve eksikliğinde verim kaybı ile çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkan maddelere besin maddeleri denir. Besin maddeleri hayvanlara yedikleri yemler ile sağlanır. Besin maddelerini vücuttaki görevlerine göre aşağıdaki gibi 3 kısma ayırabiliriz .

a) Yapıtaşı olanlar: Nasıl bir binanın yapımında yapı malzemesi olarak tuğla, çimento, demir gibi yapı maddeleri kullanılıyorsa aynı şekilde vücutta görev yapan maddeler vardır. Bunlar proteinler,yağlar ve mineral maddelerdir. 

b) Enerji kaynağı olanlar: Yine bir binanın ısınmasında nasıl değişik enerji kaynakları kullanıyorsak ve bunların fazlasını depoluyorsak, vücutta da aynı şekilde enerji kaynağı olarak görev yapan ve fazlası yağ doku olarak depolanan besin maddeleri vardır. Bunlar vücut ısının korunmasında,çeşitli hayati fonksiyonların yerine getirilmesinde, süt üretimi , büyüme ve dokuların yenilenmesi gibi faaliyetlerde ve hareketlerin sağlanmasında vücutta enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Enerji kaynağı olarak kullanım önceliğine göre bunlar karbonhidratlar,yağlar ve proteinlerdir.

c) Özel görevi olanlar: Bazı besin maddeleri de yine bir evdeki çeşitli aletlerin çalışmasını ve idaresini yöneten birçok anahtar gibi vücuttaki yaşamsal olayları yönetir, başlatır ve bitirirler. Vücuttaki kemik gelişimi, görme vb. özel faaliyetlere katılırlar. Bunlar vitaminler ve mineral maddelerdir.

1.2- Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?

Karbonhidratlar dediğimiz besin maddeleri, doğada en bol ve ucuza bulunan enerji kaynaklarıdır. Bunları şekerler, nişasta ve lifli maddeler(selüloz) olarak görebiliriz. Şekerler daha çok pancar gibi kök bitkilerde ve meyvelerde , nişasta daha çok tahıl taneleri ile patates gibi yumru yemlerde, lifli maddeler ise bitkilerin dal, kök yaprak ve saplarında bulunurlar. Bu nedenle enerji kaynağı olan konsantre yemler daha çok nişasta ve şeker bakımından, kaba yemler ise selüloz bakımından zengindir. Nişasta ve şeker işkembede çok hızlı ve kolayca sindirilirken lifli maddeler ise ancak işkembede bulunan ve hayvanla ortak yaşam sürdüren mikro organizmalar sayesinde parçalanıp sindirilirler. Karbonhidratlar bakımından zengin olan bu yem maddeleri enerji bakımından zengin ancak yapıtaşı görevi olan proteinler bakımından fakirdir. Yani tahıl taneleri, pancar, patates, tapyoka, çeşitli kuru otlar, değirmencilik yan ürünleri daha çok enerji bakımından zengindir. Buna karşın protein bakımından fakirdirler.

Proteinler ise vücutta dokuların büyümesi , yapıtaşlarının oluşmasında ve et, süt gibi ürünlerin yapısında yer alırlar. Daha çok yağlı tohum küspeleri, baklagiller ve hayvansal kökenli gıdalarda bol miktarda bulunur. Örneğin ayçiçeği,pamuk tohumu,soya,keten tohumu gibi yağlı tohumların küspeleri protein bakımından zengindir. Ayrıca baklagillere (yonca,fiğ,korunga gibi) ait kaba yemler proteince zengin yem maddeleridir.

Yağlar sığır yemlerinde doğal olarak yem maddelerinde % 2-4 oranları arasında bulunurlar. Ayrıca yemlerin enerji değerini artırmak üzere yemlere katkı olarak ta uygulanırlar. Ancak sığır yemlerindeki toplam yağ oranı % 6’yı hayvan başına ise 500-600 g’ı geçmemelidir. Yine süt sığırlarının beslenmesinde kullanılacak katkı yağların doymuş yağlardan (daha çok hayvansal kökenli) oluşması gerekir. Sıvı yağlar lifli maddelerin (selüloz) sindirilmesini zayıflatır ve süt yağında bozukluk meydana gelebilir. Yine asit yağ gibi yağların kullanılması olumsuz sonuçlara yol açabilir. Yağlar karbonhidrat ve proteinlere göre iki kat veya biraz daha fazla enerji kapsarlar.

Vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Yağda eriyen A,D ve E vitaminleri sığırların beslenmesinde daha dikkatli ele alınması gerekir. A vitamini bakımından yeşil otlar zengindir. D vitamini ise güneşte kurutulmuş otlarda bulunur. Ayrıca güneş ışığı sayesinde deri altında üretilir. Bu nedenle güneş ışığından uzun süre mahrum kalan hayvanlarda D vitamini noksanlığı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. K vitamini ile suda eriyen B vitaminleri hayvanların işkembesinde bulunan mikro organizmalar tarafından üretildiklerinden bu mikro organizmaların faaliyetlerini engelleyici faktörler olmadıkça eksiklikleri pek görülmez. Hayvanlara verilen yemlerin vitamin ve mineralleri ne oranda içerdikleri her zaman garanti edilemediği için bunların yemlere premiks denilen katkı maddeleri ile yemlere tavsiye edilen miktarlarda katılması eksikliklere karşı tedbirli olunmasını sağlar.

Mineral maddeler ise iskelet sisteminin yapısını oluşturmaları ve vücuttaki bir çok hayati işlevde rol almaları nedeni ile önemli roller üstlenirler. Özellikle kalsiyum (Ca) ve fosfor (P) süt sığırlarının beslenmesinde kritik olarak ele alınırlar. Vitaminlerde olduğu gibi premiksler ile günlük yem karmasına ilave edilmeleri eksikliklerine karşı tedbirli olmayı sağlar.

2. BÖLÜM; SIĞIRLARDA SİNDİRİM

Sığırların mideleri diğer geviş getiren hayvanlarda olduğu gibi 4 bölmeden oluşmuştur. Bu midelerden en büyük kapasiteli olanı ve en işlevsel olanı ilk bölme olan işkembe (rumen) dir. Daha sonra sırasıyla börkenek (retikulum), kırkbayır (omasum) ve   şirden (abomasum) gelir.   Rumen ve retikulum çoğunlukla     retikulo-rumen şeklinde birlikte anılırlar.. Sığırlarda sindirim sisteminin soldan ve sağdan görünüşleri şekil 1 ve şekil 2’de görülmektedir. 

 

Şekil 1: Sığırların sindirim sistemlerinin soldan görünüşü

 

Şekil 2: Sığırların sindirim sistemlerinin sağdan görünüşü

Ayrıca şekil 3’te yemin mideler içinden hareketleri oklarla gösterilmiştir.

Sırasıyla ağızdan başlayarak yenilen yemin sığırların sindirim organlarında nasıl sindirildikleri ve sindirildikleri organların özellikleri aşağıda anlatılmaktadır. Bu işlemleri iyi anlamak bir çok beslenme hatasını da önleyecek ve hayvanların daha akılcı beslenmesine yardımcı olacaktır. Sığırların sindirim sistemlerinde meydana gelen sindirim işlemleri şekil 5'te özetlenmektedir.

 

Şekil 3: Yemin süt sığırında mideler içindeki dolaşım hareketleri.

2.1-Dudaklar, dil ve dişler.

Dudaklar ağzın hareketli ve kavrama yeteneğine sahip tek organıdır. Otların ve diğer bitkilerin ağza alınması dil sayesinde olur. Sığırların üst kesici dişleri yoktur. Bu nedenle çayır ve meradan iyi yararlanabilmeleri için buralardaki otların uzunluğunun 15 cm ya da daha fazla olması gerekmektedir. Ayrıca üst çene alt çeneye göre daha geniştir. Bu durum ve çenelerin yanlamasına hareket kabiliyetine sahip olması ağzın tek tarafından çiğneyebilmeye ve geviş getirme sırasında yanlamasına hareketlerle lokmanın daha iyi çiğnenmesine olanak tanır.

2.3-Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).

Sığırlarda ağzın çevresine yerleşmiş çok sayıda salgı bezi vardır. Bunlardan kompozisyonları arasında çok az farklılık bulunan tükürük salgılanır. Tükürük salgısının ineklerin beslenmesinde önemi büyüktür. İyi bir beslenme programı uygulanan bir inek günde 180 lt civarında tükürük salgılar. En fazla tükürük salgılanması geviş getirme sırasında olur. Geviş getirmekte olan bir hayvan dakikada 160 ml tükürük salgılar. Tükürük salgısı rumendeki sindirimin sağlıklı olmasını sağlayan ve rumendeki asitliği azaltan bir çok madde içerir. Eğer hayvanın geviş getirmesi ve dolayısı ile tükürük salgılaması azalırsa sindirim bozuklukları meydana gelir. Rumende bulunan ve hayvanın sindirimi için faydalı olan mikroorganizmalar zarar görür. Geviş getirme ve sonuç olarak tükürük salgılanmasını engelleyen başlıca iki faktör vardır. Bunlardan biri, günlük toplam yem içerisindeki kaba yem ve konsantre yem oranıdır. Günlük toplam yem içerisinde kaba yem oranı %50 civarında olmalıdır. Ancak çok yüksek verimli hayvanlarda kaba yem oranının % 40’a kadar düşmesine izin verilebilir. Ancak kaba yem oranı süt sığırlarında hiçbir zaman % 40’tan az olmamalıdır. Kaba yem bakımından eksik beslenen sığırlarda geviş getirme azalır. Diğeri ise, kaba yemin doğranma uzunluğudur. Çok ince doğranmış patoz samanı,mısır silajı gibi kaba yemler, ayrıca yapısal lif bakımından fakir taze yeşil çayı otu ile pancar ,domates ve elma posaları geviş getirmeyi engelleyici etki yaparlar. Bu nedenle bu tür kaba yemler kaba kıyılmış kuru ot veya saman ile karıştırılarak verilmelidir. Yemlerin ıslatılarak veya bulamaç haline getirilerek yedirilmesi de tükürük salgılanmasını azaltan etki yapar.

Özefagus ise 1 m’den biraz kısadır ve ağızda tükürük ile karışmış olan yemin rumene geçişini sağlar. Ayrıca geviş getirme sırasında da içeriğin ağza geri taşınmasını sağlar. Bunların dışında sindirimle ilgili bir faaliyeti yoktur.

2.3-Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).

Benzerlikleri ve içeriklerinin serbestçe birbirine karışabilmesi nedeniyle ruminantların ( geviş getirenlerin) midesinin bu iki ön bölümü genellikle retikulo-rumen olarak birlikte anılmaktadır. Midelerin bu bölümü karın boşluğunun büyük bir kısmının doldurur. Rumen duvarları oldukça güçlü bir kas yapısına sahiptir ve sindirim kanalındaki toplam içeriğin üçte ikisinden fazlası rumende bulunur. Alınan yem 20-48 saat gibi bir zaman boyunca rumende kalır. Bu süre yemin sindirim kanalından toplam geçiş süresinin ( 40-72 saat) yarısı kadardır. Rumenin kasılıp gevşemesi arasında 50-60 sn kadar bir süre geçer. Bu rumen hareketleri ile rumen duvarının içini kaplayan yaprakçıklar yemle temas ederler. Bu yaprakçıklar rumenin iç yüzeyinin çok geniş bir alanda yemle temas etmesini sağlar. Bu sayede rumende fermantasyon yoluyla  oluşan uçucu yağ asitleri gibi sindirim ürünleri rumen duvarından etkin bir şekilde emilirler ve kana geçerler. Rumenin yapısı lifli yemleri uzun süre burada tutmaya ve mikroorganizmalar tarafında fermente edilmeleri için zaman tanımaya müsaittir. Bu sayede lifli yemler geviş getirenler tarafından sindirilebilir. Ancak kaba yemler çok ince kıyılmışsa rumenden geçiş hızları da yüksek olur ve sonuç olarak mikroorganizmalar tarafından iyi sindirilemezler. Bu gibi kaba yemlerden hayvanlar iyi yararlanamazlar.Ayrıca daha önce de bahsedildiği gibi ince kıyılmış kaba yemler ,sıvı kısım ve öğütülmüş konsantre yemler geviş getirilmeden rumenden hızlı bir şekilde geçerler. Şekil 4’te alınan yemlerin niteliğine göre rumendeki konumları görülmektedir.

Şekil 4: Yemlerin niteliklerine göre rumendeki konumları.

Rumende yemlerin sindirimi mikro organizmalar tarafından gerçekleştirilir. Normal bir rumen içeriğinin her mililitresinde 16 milyar ile 40 milyar arasında bakteri ve 200 000 civarında protozoon denilen mikroorganizma bulunmaktadır. Rumende çok sayıda bakteri ve protozoon türü vardır. Bunların türünü yenilen rasyonun özellikleri belirler. Bu mikroorganizmalar karbonhidratları parçalayarak uçucu yağ asitleri denilen bir kısım sindirim ürünlerine dönüştürdükleri gibi proteinleri de önce parçalayarak amonyağa daha sonra da mikrobiyal proteine dönüştürürler. Buna bağlı olarak ta rumende üretilen ve sığırların başlıca enerji kaynağı olan uçucu yağ asitlerinin toplam uçucu yağ asitleri içerisindeki oranları değişir. Rumen içerisindeki ortam mikroorganizmaların çoğalması için idealdir. Rumen içeriğinin pH’ı 5.5-7.0 ve sıcaklığı da 39 - 40 0C arasında olmalıdır. Bu değerler mikroorganizmaların ürettiği çoğu enzimin iş görmesi için en uygun şartları oluşturur. Diğer bir çok bakteri türünün üremesini önleyecek şekilde, rumen ortamında oksijen hemen hiç yok gibidir. Bu mikroorganizmaların oluşturduğu fermantasyonun son ürünleri ( uçucu yağ asitleri ve amonyak ) rumen duvarından emilirler.

2.3-Omasum (kırkbayır).

Omasum çok sayıda kas yaprakçıkları tabakalarını içerir. Her ne kadar abomasum boş haldeyken oldukça hacimli görünse de sindirim kanalındaki toplam içeriğin sadece yaklaşık % 5’i abomasumda bulunur. Erişkin bir sığırda boş hacmi basketbol topu kadardır. Omasumun fonksiyonu tam olarak anlaşılmış değildir. Omasumda, yapraksı kas tabakaları arasında içeriğin suyu epeyce alınır ve sıkı  tabakalar haline gelir. Rumenden gelen su ve mineral maddelerin büyük kısmı buradan emilmektedir. Böylece de bir sonraki bölme olan abomasumda sindirim için salgılanan asit ve enzimler sulandırılmamış olmaktadır.

2.5-Abomasum (şirden).

Abomasum ruminantların dördüncü midesidir. Bu mide tek mideli hayvanların midelerine benzerdir. Burada sindirim ile ilgili enzimler ve hidroklorik asit salgılanır. Abomasumun iç duvarında bulunan çok sayıda katlanma organın salgılama sahasını oldukça artırır. Rumende üretilen mikrobiyal proteinler ve rumende sindirilmeden gelen by-pass proteinlerin sindirimi burada başlar ve ince bağırsaklarda devam eder. İnce Bağırsak: Erişkin sığırlarda ince barsak 46 m uzunluğu olan katlanmış bir tüptür ve genişliği 1 cm ile 4.5 cm arasında değişir. Pankreas ve bağırsak duvarından salgılanan enzimler rumenden gelen  protein karbonhidrat ve yağların sindirilmesini sağlar. Ayrıca safra kanalı ile gelen safra da yağ sindirimine katılır. İnce bağırsak sindirimin son ürünlerinin başlıca emilim yeridir.

2.6-İnce bağırsak.

Erişkin sığırlarda ince bağırsak 46 metde uzunluğu olan katlanmış bir tüptür ve genişliği 1 cm ile 4,5 cm arasında değişir. Pankreas ve bağırsak duvarında salgılanan enzimler rumenden gelen protein karbonhidrat ve yağların sindirilmesini sağlar. Ayrıca zarfa kanalı ile gelen safra da yağ sindirimine katılır. İnce bağırsak sindirimin son ürünlerinin başlıca emilim yeridir.

2.7-Kalın bağırsak.

Sekum (kör bağırsak) kalın bağırsağın ilk kısmıdır. Rumen gibi depolama görevi vardır. Abomasumda asitle ve ince bağırsaktaki enzimlerle meydana gelen sindirimden sonra, sindirim kanalı içeriği sekumda tekrar mikrobiyal fermantasyona uğrar. Tavşan ve at gibi bazı hayvan türlerinde sekum önemli bir mikrobiyal fermantasyon yeridir fakat yine de retikulo-rumene göre bu hayvanlarda sindirimdeki önemi çok küçük kalmaktadır. Daha sonraki kısım olan kolon (kalın bağırsak) sindirim ve emilim bakımından önemli bir aktiviteye sahip değildir. Kolon feçesin (dışkı) oluştuğu yerdir. Kalın bağırsak duvarında su ve mineraller kolaylıkla emilebilir. Rektum ise dışkılama olmadan önce dışkının biriktiği son kısımdır.

2.8-Sindirim ve emilim.

Beslenme bilimi bakımından yem maddeleri yutulduğu zaman vücuda girmiş olmazlar. Sindirilip son sindirim ürünleri sindirim kanalından kan dolaşımına geçtikten sonra yenilen şeylerin vücuda girdiğini söyleyebiliriz. Sindirim, yemlerle alınan oldukça karmaşık yapıda kimyasal özelliğe sahip olan besin maddelerinin, çeşitli salgı ve fermantasyon marifeti  ile daha basit yapıda ve sindirim kanalından emilebilir hale getirilmesidir.

Genellikle yemin tamamı sindirilebilir halde değildir. Sindirilemeyen kısım dışkıyla vücuttan atılır. Basit şekerler gibi bazı basit bileşikler de herhangi bir sindirim işlemine uğramadan bağırsaklardan emilir. Bununla beraber, ruminantlarda bu basit bileşikler direk olarak emilmek yerine rumendeki bakteriler tarafından fermente edilirler ve çoğunluğu fermantasyon ürünleri şeklinde rumen duvarından emilir.

 

Şekil 5: Değişik bölgelerde sindirim işlemleri.

3. BÖLÜM SÜT SIĞIRLARININ BESLENMESİNDE YEMLER

Süt sığırlarının beslenmesinde kullanılan yemleri kaba yemler ve konsantre yemler olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

3.1-Kaba yemler.

Ham selüloz (lif) bakımından zengin ancak besin maddeleri bakımından daha düşük değerli olan yemlere kaba yemler denir. Kaba yemleri silajlar, kuru otlar, samanlar, yeşil kaba yemler ile çayır ve mera otları olarak sıralayabiliriz.

Özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde kaliteli kaba yemlerin kullanılması, dengeli ve ekonomik beslemenin birinci şartıdır. Çünkü süt ineklerine verilecek günlük toplam yemin yarısı kaba yemlerden karşılanmalıdır. Bu, hayvanın sağlığı, sindirim faaliyetlerinin düzenli olması ve istenilen süt yağı ile süt veriminin sağlanabilmesi için mutlaka gereklidir. Süt sığırlarının beslenmesinde saman ve düşük kaliteli kuru otlar gibi zayıf kaba yemler kullanıldığında hayvanın ihtiyaçları karşılanamaz ve süt verimi düşer. Hayvanın gereksinimlerini karşılamak üzere günlük kaba yem oranı düşürülüp, fabrika süt yemleri gibi yemlerin miktarının artırılması durumunda ise süt yağı düşer, asidoz ve ayak hastalıkları gibi bir çok metabolik hastalık ortaya çıkar. Ayrıca fazla konsantre yem kullanılması gerektiğinden besleme programı ekonomikliğini kaybeder.

Ülkemizde kaba yem olanaklarının kısıtlı olduğu yerlerde sağım dönemindeki ineklere günde 3-4 kg saman 8-10 kg ya da daha fazla fabrika süt yemi verildiği görülmektedir. Bu durumda inek yukarıda bahsedilen bozukluklara yakalanmakta, süt yağı ve yıllık toplam süt verimi düşük olmaktadır.

Silajlar ve özellikle de mısır silajı süt sığırlarının beslenmesinde çok değerli kaba yemlerdir. Silajlar ineklere 25-30 kg'a kadar yedirilebilir.

Kaliteli bir mısır silajı enerji bakımından oldukça zengindir. Günde 25-30 kg mısır silajı yedirildiğinde ineğin yaşama payı ile süt verimi için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmı karşılanabilir. Ancak mısır silajı protein bakımından yeterli olmadığı için mısır silajının yanı sıra kullanılacak olan konsantre yemlerin proteince zengin olması gerekir.

Domates ve bezelye posası silajları protein bakımından zengin silajlardır. Enerji kapsamları mısır silajına göre nispeten düşüktür. Bu nedenle enerji bakımından desteklenmelidirler. Pancar posası ise kuru maddeleri çok düşük olduğu için besin maddeleri bakımından fakirdir. Büyük kısmı su olduğu için özellikle yüksek verimli ineklere çok fazla verilmemelidir. Özellikle de protein bakımından çok düşük değerlidir.

Buğdaygillerin henüz tanelerin süt dönemindeyken biçilmesi ile yapılan silajlar da iyi bir kaba yemdir. Ancak protein bakımından çok değerli olmadıkları gibi enerji bakımından da mısır silajına göre daha zayıftır. Çayır otu ya da buğdaygil hasılı silajları benzer değerlikte silajlar olarak yine de samana göre iyi kaliteli kaba yemlerdir.

Yonca, fiğ ve korunga gibi baklagil kuru otları protein bakımından zengin ve zamanında biçim yapıldıysa enerjileri bakımından iyi durumda olan kaba yemlerdir. Kalsiyum bakımından zengin olduklarından kaba yem olarak kullanıldığında ineklerin kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynarlar.

Çayır kuru otları ve kurutulmuş buğdaygil hasılları da mısır silajı ve baklagil kuru otlarından sonra değerli kaba yemlerdir. Ancak protein bakımından daha düşük değerli olmaları nedeni ile baklagil kuru otları ile karıştırılarak verilmeleri daha faydalı olur.

Samanlar hem düşük besin maddeleri kapsamları ve hem de sindirilebilirliklerinin düşük olması nedeni ile özellikle de yüksek verimli ineklerin beslenmesinde tavsiye edilmezler. Ancak bazı durumlarda günlük toplam yeme az miktarda dahil edilebilir ya da düşük verimli ineklerde kaba yemin bir kısmını oluşturabilir.

 3.2-Konsantre (yoğun, kuvvetli) yemler.

Konsantre yemler enerji, protein ya da her ikisi bakımından zengin olabilen yemlerdir. Bir de vitamin ve mineraller bakımından yemleri takviye etmeye yarayan ve premiks adı verilen katkılar vardır.

Enerji konsantresi olarak yem karmalarında en çok kullanılanlar nişasta bakımından zengin olan tahıl taneleridir. Süt sığırlarının konsantre yem karmalarında kullanılan başlıca tahıl taneleri mısır, arpa, buğday, yulaf ve çavdardır. Genellikle protein oranları % 8-12 arasında değişir. Kolay sindirilebilir karbonhidratlardan olan nişasta oranları yüksek olduklarından tek başlarına verildiklerinde ya da alıştırılmadan fazla miktarda verildiklerinde asidozise neden olurlar. Bunlardan çavdar içerdiği tanen nedeni ile lezzetsiz olduğundan konsantre karmalara fazla miktarda katılmaz. Protein bakımından eksik olduklarından özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde protein konsantreleri ile takviye edilmelidirler. Buğdaygil tanelerinin sığırlara kırılarak ve hatta daha iyisi ezme şeklinde verilmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde büyük bir kısmı işkembede değerlendirilmeden dışkı ile atılır.

 Kepek, razmol ve bonkalit gibi değirmencilik yan ürünleri de sığırların beslenmesinde oldukça fazla kullanılır. Kepek yüksek selüloz içerir. Protein bakımından buğdaygil tanelerine göre biraz daha zengin ancak enerji bakımından daha fakirdir. Kepeğin yem karmasında hayvanlar alıştırılarak çoğaltılması olabilecek sindirim bozukluklarını engeller. Konsantre karmanın % 20'den fazlasını aşmaması önerilir.

Melas hem ekonomik hem de enerji bakımından değerli bir yem maddesidir. Toplam günlük yemin kuru madde esasına göre % 15'ine kadar verilir. Miktarının alıştırılarak çoğaltılması gerekir. Yemlerin lezzetliliğinin artırılmasını ayrıca da bezelye ve domates posası silajlarının enerji değerlerinin artırılmasını sağlar. Silaj yapımı sırasında kolay eriyebilir. Karbonhidratlardan fakir fiğ, yonca, bezelye ve domates posası gibi yemlere karıştırılması hem enerji değerini hem de silaj kalitesini artırır. Saman ve kuru otlara yedirilmeleri sırasında melas dökülmesi bu otların sindirilebilirliğini düşürür.

Protein konsantrelerinin başında en çok kullanılanları yağlı tohum küspeleridir. Bunlardan ayçiçeği ve pamuk tohumu küspesi en çok kullanılanlardır. Ayçiçeği tohumun küspesi üretilişşekline göre kalitesi ve protein düzeyi bakımından oldukça değişkenlik göstermektedir. Pamuk tohumunda ise ekspeller yolla üretilenlerin enerjisi yüksek ama protein değeri daha düşüktür. Pamuk tohumu da bütün olarak hayvan başına 3 kg'a kadar yeme karıştırılabilir.

Soya küspesi ve tam yağlı soya özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde değerli yemlerdir. Rasyonda verim artırıcı özelliğe sahiptirler.

Süt sığırlarının beslenmesinde üre de protein kaynağı olarak kullanılmaktadır. Ancak bazı noktalara dikkat edilmelidir. Günlük toplam yem kuru maddesinin % 0.5'ini aşmayacak şekilde rasyona katılabilir. Ayrıca doğumdan sonraki ilk dönemde üre kullanımı tavsiye edilmez. Üre kullanımında şu noktalara dikkat edilmelidir:

1- Yemin her yerine homojen dağılımı sağlanmalıdır.

2- Üre kullanılan yemler kolay sindirilebilin karbonhidrat kaynaklarında zengin olmalıdır.

3- Üre kullanılan yemler kükürt ve kobalt bakımdan takviye edilmelidir.

4- Üreli yem aşağıdaki gibi araştırılarak yedirilmelidir:

-İlk üç gün toplam yemin 1/4'ü üreli yem 3/4'ü üresiz

-İkinci üç gün toplam yemin 2/4'ü üreli yem 2/4'ü üresiz

- Üçüncü üç gün toplam yemin 3/4'ü üreli yem 1/4'ü üresiz Sonra tamamen üreli yeme geçilerek bir alıştırma dönemi uygulanır.

4. BÖLÜM;SÜT SIĞIRLARININ DEĞİŞİK DÖNEMLERDE BESLENMESİ

Süt sığırlarının besin maddesi ihtiyaçları farklı dönemlerde değişiklik göstermektedir.Bu nedenle ineklerin beslenme programlarını dönemlere göre farklı düzenlemek gerekmektedir. Kuru dönemdeki inekler sadece yaşama payları ve gebelik için besin maddelerine gereksinim duyarken,sağım dönemindeki inekler yaşama payı ve buna ilaveten süt verimi için besin maddelerine ihtiyaç duyarlar. Bu bölümde ineklerin farklı dönemlerde nasıl beslenmeleri gerektiği üzerinde durulacaktır.

4.1-Kurudaki ineklerin beslenmesi.

İneklerin doğuma yaklaşık iki ay kala sağımdan kesilmesine kuruya çıkarma, doğuma kadar sağılmadan geçen döneme de kuru dönem denilmektedir. İneklerin kuruya çıkarılmaları onların bir sonraki sağım döneminde hem yüksek süt verimine sahip olmalarını ve hem de  sağlıklarının da daha iyi olmasını sağlar. Hayvanları kuruya çıkarmanın faydalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

1.İşkembenin dinlenmesi ve yenilenmesi sağlanır. Sağım döneminde  yüksek süt verimi amacıyla fazla miktarda yoğun (konsantre) yemler verilir. Özellikle tahıllardan, dolayısıyla da nişasta bakımından zengin yem maddeleri fazla miktarda yedirildiklerinde işkembede sürekli olarak asit ortam oluşur. Bu da zamanla işkembe duvarlarında yıpranmaya yol açar. Halbuki işkembede sindirilen bir çok besin maddesi işkembe duvarından emilmektedir.  Bu nedenle işkembe duvarı yıprandıkça işkembede sindirilen bu besin maddelerinden yeterince yararlanılamaz hale gelinir. Kuru dönemde hayvana az miktarda yoğun yem ve bol miktarda kuru ot verilerek işkembenin dinlemesi ve yenilenmesi sağlanır.

2.Meme dokularının dinlenmesini ve yenilenmesini sağlar. Memede sağım sırasındaki faaliyet çok yoğundur. Meme dokularındaki kan dolaşımından proteinler,yağlar,şekerle ve su alınarak süt üretilir. Günde 30-40 kg süt üretilebilmesi için meme dokularından günde yaklaşık 10 ton civarında kanın devridaim yapması gerekir. Bir sağım döneminde memeler bu aşırı faaliyet sonunda yıpranır ve eskisi kadar verimli çalışamaz hale gelir. Kuru dönemde süt üretimi olmadığı için meme dokuları da yenilenir ve daha iyi üretim yapabilecek hale gelir.

3.Ana karnındaki yavrunun daha iyi gelişmesi ağlanır. Buzağı ana karnındaki gelişmesinin % 70’ini gebeliğin son 2-3 aylık kısmında tamamlar ve bu dönemde yapılan besleme hataları sonradan telafi edilemez. Bu nedenle ineğin bu son iki aylık dönemdeki  beslenmesi son derece önemlidir.

4. Bir sonraki sağım dönemine hazırlık bakımından da kuru dönem önemlidir. Doğumdan sonra hızla artan süt verimine karşılık yem tüketme kabiliyeti aynı hızla artamaz. Bu nedenle inek yüksek süt verimini sağlamak için bir miktar vücut dokularından harcamak zorunda kalır. Kuru dönemde ineğin yağlandırılmadan fakat iyi bir kondisyon ile bir sonraki sağım dönemine girmesi önemlidir.

4.1.1-İnek kuruya nasıl çıkarılır?

Yüksek verimli inekler doğumdan 60-65, normal düzeyde süt verimi olanlar ise 55-60 gün önceden kuruya çıkarılır. İnekleri daha uzun bir süre önceden kuruya çıkarmanın bir faydası yoktur ancak kuruda kalma dönemi daha fazla kısaltılmamalıdır.

Süt verimi zaten kuruya çıkarma dönemine doğru azalmış  hayvanları kuruya çıkarmak için konsantre yem verilmesi kesilir, su üçte bir oranında azaltılır ve sağım birden bırakılarak inek kuruya çıkarılır. Bazı durumlarda kuruya çıkarma dönemi yaklaşmasına rağmen hayvan hala süt verimini iyice azaltmamıştır. Bu özellikle gebeliğin son döneminde aşırı beslenmiş hayvanlarda ya da kalıtsal olarak görülebilir. Bu gibi hayvanlarda yine konsantre yem verilmesi durdurulmalı ve su kısıtlanmalı fakat sağım sayısı günden güne azaltılarak tedricen kuruya çıkarılmalıdır. Örneğin önce günde tek sağıma sonra da iki günde bir, üç günde bir sağıma indirip ve sonra da tamamen sağmamak gibi bir yöntem uygulanır. Bu hayvanların yemlerinin kısıtlanmasına kuru dönemden 1-2 hafta önceden başlanmalıdır.

4.1.2-Kuru dönemde besleme nasıl olmalıdır?

Kuru dönemin ilk bir ayında yani doğuma bir ay kalana kadar ineklere serbest olarak iyi kaliteli bir kuru ot ve günlük olarak ta 2-3 kg konsantre yem yedirilmelidir. Eğer iyi kaliteli bir kuru ot yoksa ve kaba yem olarak sadece saman veriliyorsa konsantre yem miktarı 4 kg’ a çıkarılmalıdır. Bu dönemde verilecek konsantre yem eğer kaba yem legüminözlerden (yani yonca,fiğ kuru otu gibi baklagillerde) biri ise  herhangi bir iyi kaliteli tahıl kırması olabilir. Kaba yem saman ise %16 ham proteinli bir fabrika  yemi olabilir. 

Doğuma 3-4 hafta kala,iyi kaliteli kaba yem yanı sıra verilen konsantre yem miktarı yavaş yavaş artırılarak hayvanın 100 kg canlı ağırlığına 1 kg düşecek miktara ulaştırılır. Bu miktar konsantre yem doğuma kadar devam ettirilir. Bu dönemde verilecek konsantre yemin hayvanın doğumdan sonra yiyeceği süt yemine ya da fabrika yemine  benzer yapıda bir yem olması önemlidir. Çünkü doğumdan önce işkembedeki mikro organizma topluluğunu sağım döneminde verilecek konsantre yeme alıştırmak doğumdan sonra hayvanın yem tüketiminin istenilen düzeye daha çabuk ulaşmasını sağlar. Bu son dönemde ineklere, kalsiyum bakımından zengin konsantre yemler,  yem katkı maddeleri ve yonca gibi kalsiyumdan zengin kaba yemler verilmemelidir. Aksi taktirde süt humması ya doğum felci de denilen hastalığa zemin hazırlanmış olur.

4.1.3-Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat edilmelidir?

1    Kuru dönemde verilecek kaba yemler olabildiğince kaliteli olmalıdır. Çünkü ana karnındaki yavrunun gelişmesi nedeni ile işkembenin hacmi, dolayısı ile yem alma kapasitesi daralmıştır ve bu nedenle kalitesiz kaba yemler işkembede boşa yer kaplayarak hayvanın besin maddeleri bakımından eksik kalmasına neden olabilir. Yine verilen kaba yemler patoz samanı gibi çok ince kırılmış yemlerden oluşmamalıdır. İnce yemler hayvanların geviş getirmelerini azaltır,dolayısıyla da tükürük salgısı azalmış olur. Bu durum ineklerde işkembe asitliğinin artmasına ve yemlerden iyi yararlanılmamasına neden olur. Doğuma 3-4 hafta kala ise kalsiyum bakımından zengin baklagiller kaba yemleri yerine iyi kaliteli çayır kuru otu ya da buğdaygiller kaba yemleri daha sağlıklı olacaktır.

2  Silaj, pancar, domates ve elma posaları ile taze biçilmiş yeşil yemler gibi fazla sulu yemler yedirilmemelidir. Yine işkembenin kapasitesinin azalmış olması nedeni ile bu yemler fazla miktarda su kapsadığından hayvanlar beslenme eksikliğine uğrayabilir.

3   Küflenmiş, kızışmış ve herhangi bir şekilde bozulmuş yemlerin yedirilmesi yavru atmalara neden olabilir.

4   Kurudaki inekler mutlaka diğer ineklerden ayrılarak, ayrı bir beslenme ve bakım programı uygulanmalıdır.

5    Kurudaki ineklerin aşırı beslenmeleri ve dolayısı ile yağlanmaları kesinlikle önlenmelidir.

 6. İneklerin önünde her zaman içebilecekleri şekilde su bulundurulmalıdır. 4.2-Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri.

İneklerin sağım dönemindeki beslenmeleri, süt verimi düzeyleri, kuru madde tüketme kabiliyetleri ve canlı ağırlık kayıpları dikkate alınarak üç döneme ayrılır. Bunları şöyle sıralayabiliriz .

1.Dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta

2.Dönem: Doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası

3.Dönem: Doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkarılana kadar geçen süre.

Laktasyon döneminin yukarıda belirtildiği gibi üç kısma ayrılmasına neden olan değişimler hayvanın (a) süt veriminde, (b) yem tüketme kabiliyetinde ve (c) canlı ağırlığında görülen değişikliklerdir. Doğumdan sonra hayvanın süt verimi 8-10 hafta içerisinde en yüksek düzeye ulaşır.Buna karşın ineğin yem tüketme kabiliyeti süt verimindeki artışı karşılayacak hızla yükselemez ve hayvanın yem tüketimi en yüksek kapasiteye ancak doğumdan sonraki 20. hafta civarlarında ulaşır. Bu nedenle laktasyonun ilk döneminde yüksek verimli ineklerde özellikle enerji bakımından bir eksik beslenme söz konusudur. Hayvan bu eksikliği kendi vücut yağlarından telafi eder. Dolayısıyla da bir canlı ağırlık kaybı meydana gelir. Zaten yüksek verimli ineklerde doğumdan sonraki ilk 2-3 aylık dönemde 60 kg civarında bir canlı ağırlık kaybı olması normal karşılanır. Ancak bu kayıp daha fazla bir düzeyde meydana gelmiş ve devam ediyorsa ciddi bir eksik beslenme sorunu var demektir. Şekil 6'da bir laktasyon döneminde meydana gelen bu değişiklikler grafiklerle gösterilmektedir.

 

Şekil 6: Laktasyon döneminde süt verimi, yem tüketimi ve canlı ağırlıkta görülen değişimler.

4.2.1-Birinci dönem (doğumdan sonraki ilk 10 hafta).

İneğin doğum yapmasını takiben başlayan sağımın bu ilk döneminde uygulanacak bakım ve besleme uygulamaları, hayvandan bir sağım döneminde toplam ne kadar süt alınabileceğini belirleyen başlıca etkendir.Bu dönemde iyi bir bakım ve besleme uygulanması inekten bir sağım döneminde  elde edilecek toplam süt veriminin en yüksek düzeye çıkmasını sağlar. Bir ineğin verimliliğini herhangi bir günde verdiği süt miktarı değil, ortalama 305 gün olarak kabul edilen bir sağım döneminde elde edilen toplam süt verimi belirler.

Laktasyonun birinci döneminde süt verimini kısıtlayan en büyük problem, hayvanın en yüksek süt verimi düzeyine bu dönemde ulaşmasına rağmen yem tüketiminin yeterince artamamasıdır.Bu durum eğer bazı önlemler alınmazsa ve ineğe yardımcı olacak tedbirler uygulanmazsa istenilen süt veriminin alınamamasına ve bazı sağlık problemlerine yol açar. Bu nedenle şu kurallara mutlaka dikkat edilmelidir :

1  Bu dönemde mutlaka ve mutlaka iyi kaliteli bir kaba yem kullanılmalıdır. Eğer iyi kaliteli kaba yem olanakları kısıtlıysa kaliteli kaba yemler hayvanların bu dönemleri için ayrılmalıdır.

2  Hayvana yedirilen günlük toplam yemin mümkünse yarısı fakat en az % 40’ını kaba yem oluşturmalıdır. Bu oran kuru madde esasına göre sağlanmalıdır. Silajların yaklaşık 3-4 kg’ ının 1 kg kuru yeme denk geldiği hesaba katılmalıdır.

3  Yem tüketimini artırabilmek için eğer ayrı veriliyorsa konsantre yem günde olabildiğince fazla sayıda öğüne bölünerek yedirilmelidir.

4  Kaba yemin en az yarısı 5 cm’ den daha uzun doğranmış olmalıdır. İnce kıyılmış mısır silajı,pancar posası,domates ve elma posaları gibi ince ve lif bakımından zayıf uzunluğa sahip yemlerin kaba kıyılmış 3-4 kg kuru otlarla karıştırılarak verilmesi hem sindirilebilirliği artırır hem de hayvanın asidozis, mide dönmesi,ayak hastalıkları gibi bozukluklardan korunmasına yardımcı olur.

 5.Günlük süt verimi takip edilerek verilecek yem miktarı süt verimine göre ayarlanmalıdır. Bu amaçla doğumu takiben ilk 8-10 günde  konsantre yem miktarı yavaş yavaş artırılarak 8-9 kg’ a çıkarılır.Daha sonra süt verimi arttıkça konsantre yem miktarı da günde 500-750 g artırılır. Bu artış süt verimindeki artış duruncaya kadar ve hayvanın gereksinimleri karşılanıncaya kadar devam ettirilir.

1 Eğer imkan varsa kaba ve konsantre yem karıştırılarak birlikte verilmelidir.

2 Yüksek süt veriminden doğan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için günlük olarak yeme hayvan başına 500 g kadar yağ ilave edilebilir. Verilecek olan yağın doymuş yağlardan oluşması tavsiye edilir.

3 Hayvanların önünde her istedikleri zaman içebilecekleri şekilde içme suyu bulundurulmalıdır.

4 Hazırlanan rasyon % 18-19 ham protein içermeli ve by-pass protein düzeyi yüksek olmalıdır. Bu dönemde aşağıdaki problemlerle karşılaşmak  mümkündür.

 Ketozis: Bu bozukluk yüksek süt verimine sahip ineklerin enerji bakımından eksik beslemesi ve bunun sonucu da enerji eksikliğini telafi etmek amacı ile vücuttaki yağların aşırı kullanılması sonucu meydana gelir. Hayvanların doğumdan önce aşırı yağlandırılmaları hastalığı hazırlayıcı rol oynar. Bir ahırdaki ineklerin tümüne verimine bakılmaksızın aynı miktarda yem verilmesi durumu oluşturan başlıca etkendir. Bu şekilde besleme ineklerin doğuma yakın süt verimlerinin aşırı düştüğü dönemde fazla yem almaları nedeni ile yağlanmalarına , doğumdan sonra ise eksik beslenmelerine neden olmaktadır. Bu nedenle ahırdaki ineklerin süt verimleri belirli aralıklarla tespit edilerek her hayvan verimine göre farklı beslenmelidir. Ketozise yakalanan hayvanlarda süt verimi hızlı bir şekilde azalır ve yem tüketimi düşer. Hastalığın ileri derecesinde hayvanın aşırı sinirli, huzursuz olduğu dişlerini gıcırdattığı ve kalkmak istemediği gözlenir. Nefesinde aseton kokusu hissedilir. Hastalık ölüme kadar gidebilir. Hastalıktan korunmak için laktasyonun ilk dönemi için yukarıda belirtilen kurallara dikkat edilmelidir. Türkiye’de ileri derecede olmasa da doğumdan sonra süt veriminde hızlı düşüşle ve yem tüketiminde azalma ile karakterize olan şekline oldukça yaygın şekilde rastlamaktadır. Bu nedenle bir hayvandan bir laktasyon döneminde alınabilecek en yüksek toplam süt verimini alabilmek için, bir ahırdaki hayvanların süt verimlerini takip ederek hayvanları verimlerine göre ayrı miktarlarda yemle beslemek çok önemlidir.

Asidozis: Bu hastalık ineklerin doğumdan sonra süt verimlerinde meydana gelen hızlı artış nedeni ile, yeterli alıştırma dönemi sağlanmadan, verilen konsantre yemin hızla artırılmasından kaynaklanır. Bu nedenle günlük konsantre yem artışları günde 500-750 g’ı geçmemelidir. Asidozisin diğer bir nedeni de kaba yemin lifli yapısal kısmının yetersiz olmasıdır. Bu durum göz önüne alınarak verilecek kaba yemin yarısının 5 cm’den uzun kıyılmış olması sağlanmalıdır. Patoz samanı gibi ince kıyılmış kuru otlar,ince kıyılmış mısır silajı, pancar ve domates posası gibi yapısal bakımdan zayıf olan kaba yemler geviş getirme ve tükürük salgılanmasını yeteri derecede uyarmadıkları için klinik veya hafif asidozis oluşumuna neden olurlar. Bu hastalıkta sindirim sistemi bozulur,ishal, işkembede şişkinlik, yem tüketimi ve süt veriminde azalma görülür. Hayvanlar ayak hastalıklarına yatkındır. Bu gibi yapısal bakımdan fakir yemlerin bir miktar kaba kıyılmış kuru ot veya samanla karıştırılarak verilmesi önleyici tedbir olarak düşünülmelidir.

Süt humması (hipo kalsemi): Daha çok üçüncü sağım dönemini aşmış yüksek verimli ineklerde, doğumdan sonraki ilk dönemde ağız sütü ve süt ile fazla miktarda kalsiyum harcanması sonucu meydana gelen ve hayvanın doğumdan sonra yatıp kalkamaması ile görülen bir hastalıktır. Kuru dönemin sonlarına doğru hayvanlara yüksek miktarda kalsiyum verilmesi, ve doğumdan sonra da kalsiyum bakımından eksik besleme hastalığın hazırlayıcı sebeplerindendir.

Mide dönmesi: Daha çok yetersiz ya da yapısal bakımdan zayıf kaba yem yedirilmesi sonucu oluşan sığırların son kısımdaki midelerinin (abomasum) dönmesi ya da yer değiştirmesi ile karakterize bir hastalıktır. İştah kaybı, süt veriminde düşüklük, sindirim sisteminin hareketlerinin durması görülen başlıca belirtileridir. Otların taze olduğu dönemde meraya çıkarılan hayvanlarda başka kaba yem verilmemesi de sebep olabilir. Bu gibi merada otlayan hayvanlara mera dönüşü kaba kıyılmış kuru otlar verilmelidir. Veteriner hekim kontrolü ile teşhis konulur. Tedavi edilemezse zehirlenme sonucu ölüme kadar ilerleyen bir hastalıktır.

4.2.2-İkinci dönem (doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası).

 4.2.3- Üçüncü dönem (doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya kadar geçen dönem).

5. BÖLÜM YEMLEME METODLARI

Süt sığırlarının yemlenmesinde kaba ve konsantre yemlerin verilişşekline, verildiği yere göre farklı isimlerle anılan metotlar uygulanır. Bunlardan en çok uygulanılanları aşağıda anlatılmaktadır.

5.1-Barınakta Yemleme: Bu yemleme sistemi yemin tümünün ya da konsantre kısmının barınakta verildiği yemleme şeklidir. Bu sistemin dezavantajları tozuma, yemleme ekipmanlarının pahalılığı, konsantre yem belirli bir sürede veriliyorsa tüketiminin düşmesi, iyi havalandırılmayan barınaklarda yem tüketiminin olumsuz etkilenmesidir. Eğer bağlı sistem ve bireysel besleme uygulanmıyorsa ineklerin yem tüketimlerinin kontrolü zordur. Bu durum dengesiz beslenme ve ekonomik kayba neden olacaktır. Türkiye’de küçük aile işletmelerinin çoğunda barınakta yemleme uygulanmaktadır. Bu işletmelerin çoğunda da barınaklarda verime göre farklı yemleme olanakları bulunmadığı gibi havasız ortam ve diğer problemler nedeni ile yem tüketimi ve süt veriminde düşüklüğe neden olmaktadır. Ancak modern sistemlerde barınaklar hayvanların verimlerine göre farklı beslendikleri bilgisayarlı sistemler ya da verime göre gruplandırma olanakları bulunmaktadır.

5.2- Bilgisayarlı sistemler ile besleme: Son yıllarda bilgisayarlı  yemleme cihazları hızla çiftlik ekipmanları arasına girmiştir. Sağım ünitesi ile kombine edilen bu yemleme sisteminde her inek için ihtiyacına göre yem miktarı belirlenir ve konsantre yem 24 saat içerisinde küçük parçalara bölünmüş öğünler halinde hayvanlara bilgisayarlı yemlik cihazları  ile yedirilir. Aynı uygulama grup bölmelerinin mümkün olduğu işletmelerde grup yemliklerine de uygulanabilir. İşçilik maliyetini düşürmesi bu sistemin avantajlarından biridir. Ayrıca bir günde verilecek toplam yemin daha fazla öğüne bölünmesi ile bir öğünde yedirilen yem miktarının azalması işkembedeki asitlik derecesindeki dalgalanmaları azaltır. Böylece de hem yemlerin sindirilebilirliği artar hem de işkembede sindirimi yapan mikro organizmalar için sağlıklı bir işkembe ortamı oluşturulmuş olur. Bu hem yemden daha iyi faydalanmayı hem de süt verimi ve yağında artış elde edilmesini sağlar. Büyük avantajları olan bu sistemin başlıca dezavantajları programın dikkatli bir yönetim gerektirmesi,kaba yemin kalite ve miktarının belirlenmesinin daha zor olması ve zaman zaman hayvanların konsantre yemi kaba yeme tercih etmesidir. Şekil 7’de bilgisayarlı bir yemlik görülmektedir.

 

Şekil 7: Bilgisayarlı sistemde bir otomatik yemlik.

5.3-Komple karma rasyon ile besleme: Bu yemleme şeklinde konsantre yemler silaj ve diğer kuru kaba yemlerle karıştırılarak birlikte yedirilir. Genellikle bu sistemde barınak dışında yemleme yapılır. Bu metot analiz edilen yemlerin uygun oranlarda yedirilmesini sağladığı ve böylece yemlerin besin maddeleri bakımından birbirini tamamlamasını mümkün kıldığı için tercih edilen bir programdır. Bu sistemin avantajları (a) grup beslemede ekstra yem gereksinimi olan ineklerin fazladan yem yiyebilmelerini daha az gereksinimi olanların ise az tüketmelerini sağlayabilir. (b) uygun kaba  / konsantre yem oranının yedirilmesini garanti eder (c) süt verimi ve süt yağındaki dalgalanmalar minimuma iner (d) yem tüketimi ve ekonomisinin daha kolay ve doğru yapılmasını sağlar. Bu beslenme sisteminin diğer avantajlarını şöyle sıralayabiliriz:

1-Süt veriminde artış sağlayabilir: Çok sayıda araştırma bu sistemin toplam süt verimini  % 8-10 oranında artırdığını göstermiştir. Araştırmacılar bu artışı mevcut yemleme programlarındaki bazı problemlerin düzeltilmiş olmasına bağlamaktadırlar. Bunlara besin maddesi seçiminin önlenmesi, lezzetsiz yemlerin gizlenebilmesi ve yem tüketiminin artması, rasyon formülasyonunun daha rasyonel yapılabilmesi ve rasyonun standardize olması  örnek olarak verilebilir.

2-Yem maliyetini azaltır: Daha ucuz fakat lezzetsizliği nedeniyle rasyona fazla giremeyen yem maddelerinin ekonomi sağlayacak düzeyde rasyona girmesi sağlanabilir. Yem artıkları azalır. Büyük sürülerde farklı kaba yemler ve konsantre yemler ile verim düzeyine göre daha ucuz rasyonlar oluşturulabilir.

3-Süt yağ oranını iyileştirir: Araştırmalar komple karma rasyon ile beslenen sürülerdeki ineklerin bir günde 8 - 10 öğün oluşturarak yem yediklerini göstermektedir. Bu durum kaba yemlerin sürekli bir tampon etkisi yapmasını sağlayarak işkembedeki asitlik derecesinin gün içinde dalgalanmasını önler. Böylece süt yağ oranında % 0.1-0.2 oranları arasında artış meydana gelmektedir.

4-Metabolik bozukluklarda azalma görülür:   Rasyon iyi formüle edilmişse hayvanların kaba yeme oranla fazla miktarda  tane yem tüketmeleri önlenmiş olmaktadır. Asidozis, ketozis, mide dönmesi gibi bozukluklar azalır ve kuru madde tüketiminde artış  görülür bunlar da döl verimine olumlu etki yapar. 

5-İşçilik maliyeti azalır: Eğer iyi bir ekipman ile komple karma yemleme uygulanıyorsa diğer sistemlere göre günde 1-2 saat işgücü tasarrufu sağlanır.

5.4-Komple karma rasyonun aşağıdaki gibi bazı dezavantajları da bulunmaktadır:

1-Balyalanmışyemlerin kullanım zorluğu: Doğranmamış uzun saplardan oluşan balyalanmış kuru otlar eğer karıştırılmadan öncedoğranmazlarsa iyi bir karışım elde edilemez. 

2-Ekipman maliyeti: İyi bir karma yemleme sistemi uygulanabilmesi için yemin alınması, tartılması ve karıştırılmasını sağlayan cihazlar gerekmektedir. Günümüzde bu işlemlerin çoğunu bir arada yapan cihazlar da geliştirilmiştir.

3-İyi bir rasyon formülasyonu gerektirir: Hayvanların tüm gereksinimlerinin rasyon içinde yer alması gerektiğinden rasyonun iyi formüle edilmesi gerekmektedir.

5.5-Grup yemlemesi: Büyük işletmelerde yüzleri hatta binleri bulan sayıda laktasyon döneminde inek olabilmektedir. Bu işletmelerde hayvanların bireysel olarak yemlenmeleri oldukça külfetli olacağından, iş gücü ve bir çok açıdan maliyeti azaltan grup yemlemesi uygulanmaktadır.

Grup yemlemesine karar verdikleri zaman, yetiştiricilerin önce hayvanları ayıracakları grup sayısını belirlemeleri gerekir. Buna karar verirken de şu soruları sormaları gerekir : (1) Sürü büyüklüğü ; (2) Kullanılabilecek yemlerin özellikleri ve maliyeti ; (3) Mevcut barınak, yemleme ve sağım sistemlerinin özellikleri.; (4) Uygulanacak metodun ekonomik profili.

Sağmal inek sayısı 250 den fazla olan büyük sürülerde genellikle 5 grup oluşturulur :

1-Yüksek verimli inekler: Günlük süt verimi yaklaşık 35-45 lt olanlar .

2- Orta düzeyde verimi olanlar: Günlük süt verimi yaklaşık 25-35 lt olanlar.

3-Düşük verimli inekler: Günlük süt verimi yaklaşık 20-25 lt olanlar.

4-Kuruya çıkmak üzere olanlar: 10-20 kg süt verimi olanlar.

5-İlk doğumunu yapacak olan düveler ve kurudaki inekler.

Bu grupların belirlenmesinde toplam sürüdeki verim durumu dikkate alınarak grupların verim düzeyleri belirlenebilir.Yukarıdaki gruplardaki verilen düzeyler sürünün durumuna göre daha yüksek ya da alçak olarak düzenlenebilir.

Çok büyük sürülerde eğer olanaklar uygunsa daha fazla sayıda grup sayısı oluşturulması beslemenin daha dengeli yapılmasını sağlayacaktır. Hayvanların sosyal davranışları  ve yemleme ilkeleri gereği bir grupta 100 inekten fazla olmaması önerilmektedir. Bu sistem içerisinde hayvanlarda genellikle en çok iki grup değiştirme yapılır. Çoğu durumda da bir değiştirme yapılır. Gruplarda ortalama gereksinimlere göre yemleme yapılır. Yüksek verimli grupların rasyonları  en kaliteli yemler ile hazırlanırken,orta düzeydeki grubun rasyonları daha ekonomik yemler ile yüksek süt yağı, istenilen laktasyon seyri ve işkembe fonksiyonları ön planda tutularak hazırlanır. Düşük verimli olanların rasyonları orta düzeydekilerin rasyonlarına benzer ilkeler ile oluşturulabilir ancak bu grupta aşırı yağlanmayı önlemek amacıyla egzersiz olanakları sağlanmalıdır.

Grup yemlemede görülen en önemli problemlerden biri gruba yeni gelen ineğin davranış adaptasyonunda ve gruba uyumda güçlük çekmesidir. Bu sorunun çözümünde aynı anda birkaç ineğin gruba katılması ya da gruba katmanın yemlemeden hemen önce yapılmasının yardımcı olacağı bildirilmektedir. 

Grup yemlemesi uygulandığında sağım odasında tane yem ya da konsantre yem yedirilmesi nadiren uygulanır. Bu tür yemler daha çok ortak yemliklerde yedirilir. Bu uygulama hayvanların kuru madde tüketimlerini de teşvik eder. Son zamanlarda grup yemlemesinde genellikle komple karışım yedirilmektedir. Yani, konsantre yemler ve kaba yemlerin tamamı bir mikser ile karıştırılarak aynı anda yemliklere dökülmektedir. Bu uygulama hem işçilik tasarrufu sağlamakta hem de işkembe fonksiyonları bakımından daha sağlıklı bir kompozisyon oluşturmaktadır. Grup yemlemesinde ortalama 30 kg süt verenlerin rasyonları 5-7 kg daha fazla süt verimine göre, ortalama 20 kg süt verenlerinki 2.5-3.0 kg daha fazla süt verimine göre, ortalama 10 kg civarında verenlerinki ise 10 süt verimine göre hesaplanır. İneklerin içerisinde ortalamadan biraz daha yüksek verenlerin yem tüketimi de biraz daha fazla olduğundan yem tüketimi grup içerisinde düzenlenmiş olur.

6. BÖLÜM SÜTÜN YAĞ ORANINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
6.1-Sütün üretimi.

Süt meme dokularında bulunan süt keseciklerinde üretilir (şekil 8). Süt keseciklerinin etrafında bulunan kan damarlarındaki kandan sağlanan maddeler kullanılarak sütün proteini, yağı ve şekeri oluşturulur. Ayrıca vitaminler ve mineraller de kan dolaşımından süte alınır. Üretilen süt süt keseciklerinden kanallar vasıtası ile sütün bölmelerinde bulunan boşluklarda toplanır ve sağım ile buradan alınır. Sütün içinde bulunan besin maddelerinin kaynağı aşağıdaki gibidir.

Şekil 8: Meme dokusunun şematik görünümü.

Süt şekeri: Kandaki glikoz (Kan şekeri).

Süt yağı: Yarısı rumende üretilen başta asetik asit olmak üzere asetik ve     bütirik asitler, diğer yarısı da bağırsaklardan emilen yağlar.

Süt proteini: Kanda bulunan ve proteinlerin yapı taşı olan aminoasitler. Mineral ve vitaminler: Kandaki mineral ve vitaminler.

6.2-Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.

Sütün yağ oranını etkileyen faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

1-Besleme ile ilgili faktörler.

2-Laktasyon dönemi.

3-Mevsim.

4-Hava sıcaklığı.

5-Irk.  

 6.2.1-Besleme ile ilgili faktörler.

Çok sayıda araştırma, normal oranlarda süt yağının üretilebilmesi için işkembede yemlerin sindirilmesi sonucu meydana gelen uçucu yağ asitlerinin % 65’inin asetik asit, %20’sinin propiyonik asit ve  % 15’ inin bütirik asitten oluşması gerektiğini ortaya koymuştur. Bunların içinde süt yağının memede üretilmesinde başlıca asetik asit kullanılır. Çok az miktarda da bütirik asit kullanılmaktadır. İşkembede üretilen asetik asit miktarının çok olması süt yağının da istenilen düzeyde olmasını sağlar.İşkembedeki uçucu yağ asitleri kompozisyonu ise rasyonun bileşimi, yemlerin fiziksel şekli gibi aşağıda gösterilen yemle ilgili daha bir çok faktörden etkilenmektedir. 

Kaba ve konsantre yem oranı: Genel bir kural olarak, kabul edilebilir düzeylerde süt yağ oranını elde edebilmek için rasyonun % 50 veya daha fazlasının kaba yemlerden oluşması gerektiği ve yine rasyonda en azından % 17 oranında ham selüloz bulunması gerektiği bildirilmektedir. % 60 –65 oranında kaba yem veya % 17-20 oranında ham selüloz içeren bir rasyonla hayvanın genetik kabiliyetinin üst sınırına yakın düzeyde süt yağı elde edilmesinin mümkün olacağı iddia edilmektedir.

Konsantre yemin öğütülmesi: Çok ince öğütülmüş ya da çok ince öğütülerek peletlenmiş konsantre yemleri yiyen ineklerin süt yağı oranlarının, taneleri kabaca kırılarak veya ezme haline getirilerek hazırlanmış konsantre yemleri yiyen ineklerinkine göre daha düşük olduğu belirlenmiştir. Serbest yemleme sistemlerinde peletlenmiş yemlerin sıkıştırma özelliği sayesinde hayvanlar kaba yeme oranla daha fazla tane yem tüketmekte bu nedenle de süt yağında bir azalma meydana gelebilmektedir.

Kaba yemlerin öğütülmesi ya da peletlenmesi: Kuru otların peletleme ya da herhangi bir nedenle çok ince doğranması, ve yine silajların çok ince kıyılmış materyallerden hazırlanması, kaba yemlerin işkembeden geçiş hızını çok artırması ve sindirimlerinin düşmesi nedeniyle süt yağ oranı üzerine olumsuz etki yapmaktadır.

Selüloz düzeyi: Rasyonun tavsiye edilen minimum selüloz düzeyi  % 17’ dir. Bu oranda ham selüloz düzeyini sağlayabilmek için rasyonun kuru maddesinin en az 7,5 kg ya da hayvanın canlı ağırlığının % 1,0 – 1,5’i oranında kaba yem içermesi gerekir. Süt yağına sadece selüloz miktarı etkili olmaz. Rasyondaki kaba yemin kuru madde bazında en az üçte birinin biçilme uzunluğu 5 cm’den fazla olmalıdır.

Konsantre yemin kompozisyonu:  Konsantre yemde tane mısırın oranı % 50’yi toplam rasyonda ise kuru madde bazında % 35’i geçmemesi gerekir. Soya işleme tesisleri ve trunçgiller posaları süt yağının artmasını teşvik eder. Tahıl karışımındaki buğday miktarı ise % 25 ile sınırlandırılmalıdır. Mevcut bilgiler ışığında işkembenin normal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için kolay eriyebilen karbonhidratların oranının rasyonda % 35’i geçmemesi önerilmektedir. 

Yemleme sıklığı:  Yemlemenin sık yapılması işkembe şartlarının daha değişmez kalmasını sağlar. Bu nedenle komple karma yemle hayvanın sürekli yiyebileceği şekilde yemleme yapılması süt verimi ve bileşimine olumlu katkıda bulunur.

Tampon etkili yem katkıları:  Sodyum bikarbonat ve magnezyum oksit gibi yem katkı maddeleri süt yağında artışa neden olur. Ancak bunların etkileri yeterli kaba yem verildiği ve süt yağını etkileyen çok ekstra durumların olmadığı zamanlar görülür.

Yeşil çayır ve merada otlatma ya da biçilmiş taze yeşil yem yedirilmesi: Bu gibi kaba yemleri alan ineklerde kaba yemdeki selüloz oranının düşük olması ve aynı zamanda da süt veriminde görülen artış nedeniyle süt yağında azalma görülür. Bu nedenle meraya çıkan hayvanlara kuru kaba yemler ile takviye yapmak gerekir.

Doymamış yağların ve by-pass yağların yedirilmesi: Özellikle doymamış yağlar işkembedeki sindirimde önemli ölçüde değişikliğe neden olarak süt yağını düşürür. Rasyondaki toplam yağ kapsamı % 6-7’ yi geçmemelidir. Buna karşın don yağı, bay-pass yağlar ve kırılmamış bütün pamuk tohumu süt yağında artışa neden olacaktır. Bütün pamuk tohumu ya da tam yağlı soyanın süt yağına olumsuz etkisini önlemek için günde hayvan başına 2.5-3.0 kg’ dan fazla verilmemelidir.

Yemdeki protein düzeyi: Toplam rasyonda ham protein oranının % 15 ve üzerinde olmasının süt verimi ve süt yağ oranı üzerine olumlu etkide bulunduğu bildirilmektedir.

6.2.2-Laktasyon dönemi.

Laktasyonun ilk döneminde yüksek süt verimine karşın düşük yağ  oranı görülür, son döneminde ise süt verimi azalır ancak yağ oranı yükselir. İlk dönemde oransal olarak daha düşük görülmesine rağmen süt veriminin yüksekliği göz önüne alınırsa hayvanın ürettiği yağ miktarı daha fazladır.

6.2.3-Mevsim.

Mevsime göre sürülerde süt yağında değişiklikler görülür. Genellikle ilkbahar ve yaz aylarında süt yağ oranında azalma , sonbahar ve kış aylarında ise artış görülür. Bunun sebebi ilkbahar ve yaz aylarında hayvanların daha çok su oranı yüksek fakat yapısal karbonhidrat ve kuru madde oranı düşük olan kaba yemler ile beslenmeleridir. Taze çayır ve mera otları ile yeşil biçilmiş otları bunlara örnek verebiliriz. Kış döneminde ise daha çok kuru ota dayalı bir kaba yem programı uygulanmaktadır.

6.2.4-Hava sıcaklığının etkisi.

Hava sıcaklığının yüksek olduğu     zamanlar      sütün    yağ oranının düştüğü soğuk günlerde ise yükseldiği görülmektedir. Buna neden olarak hava sıcaklığının düşük olduğu dönemlerde hayvanların daha fazla kaba yem tüketmesi gösterilmektedir.

6.2.5-Irk farklılığı.

Irklar arasında      süt    yağ oranları     bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılık aşağıdaki tabloda görülmektedir.

Tablo 2: Bazı ırkların ortalama süt verimleri (kg)  ve yağ oranları (%).
Irklar
Süt Verimi
 Yağ oranı
AyrshireGuernsey Holstein
13,9 12,7 18,2
3,93 4,54 3,66
Jersey Brownn Swiss
12,4 14,5
4,76 4,02
Sütçü Shortorn
13,5
3,68
.
Amerika Süt Sığırı Yetiştiriciler Birliği Sürü Ortalaması, 1991.

7. BÖLÜM DÜŞÜK SÜT VERİMİİLE İLGİLİ BAZI PROBLEMLER

7.1-Sürüde verim tahmini.

Bir süt sığırı sürüsünde aşağıdaki bilgiler kullanılarak süt veriminin normal düzeyde olup olmadığı hakkında fikir edinilebilir.Süt veriminin en yüksek düzeye ulaştığı noktaya pik noktası denir :

A-Bir holştayn sürüsünde laktasyondaki ineklerin günlük süt verimi ortalaması iyi bir besleme ve bakım koşulları ile %4 yağa göre düzenlenmiş şekilde 25-30 kg arasında olmalıdır. Bu miktar çok özenli besleme ve bakım uygulanarak 30-35 kg arasında bir düzeye çıkartılabilir.

B-İneklerin süt verimlerinin en yüksek düzeye ulaştıklarında elde edilen süt miktarı (pik düzeyi) ilk doğumu yapanlarda sürü ortalamasından 3-6 kg, ikinci ve daha sonraki doğumunu yapanlarda ise 6-15 kg arasında daha fazla olmalıdır. Çoğu düve doğumdan sonraki 5-10. haftalar arasında pik düzeyi yakalarlar.

C-Çoğu ineklerde süt verimi pike ulaştıktan sonra her ay yaklaşık %10-15 azalma gösterir. Bakım ve beslemenin iyi olması azalmayı yavaşlatır. Laktasyonun sonlarına doğru azalma oranı ayda %12-23 arasına çıkar.

D-Normal bir laktasyon uzunluğu 290-310 gün arasındadır. Bu süre ortalama 296 gündür. Laktasyon süresi 270 günden az olduğunda kısa laktasyon olarak adlandırılır.

7.2-Laktasyon pikinin düşük olması.

A-Sürüde laktasyon piki ortalaması düşükse ilk önce sürü mastitis (meme iltihaplanması) bakımından gözden geçirilmelidir. Bu amaçla:

1.Mastitis testleri yapılmalıdır.

2.Bütün sürüde yapılan mastitis testinde pozitif sonuç çıkan hayvan sayısı sürünün % 10’unu aşmamalıdır.

B-Laktasyonun başlangıcında yeterli konsantre yem tüketimine ulaşılamaması laktasyon pikinin düşük seyretmesine yol açar. Buzağılamadan sonraki 2-3 hafta içerisinde hayvanın tükettiği konsantre yem miktarı tedricen arttırılarak canlı ağırlığın %1’inden %2’sine çıkarılmalıdır.

C-Kuru dönem beslemesindeki aksaklıklar ile laktasyon başlangıcındaki aksaklıklar incelenmelidir. Özellikle de doğumdan önce ve laktasyonun erken döneminde kötü kaliteli kaba yem yedirilmesi pike ulaşmayı ve pik düzeydeki verimin uzun sürmesini engeller. Bu durumda ketozis, asidozis, mastitis ve metritis (döl yatağı iltihaplanması) gibi bozukluklar görülebilir.

D-Doğumdan sonra kondisyonun aşırı düşmesi ayak hastalıklarından akciğer hastalıklarına kadar bir çok hastalığa neden olur. Özellikle tek düze yemleme yapılan yani hayvanların verimlerine göre yemlenmediği ahırlarda, ketozis ve aşırı kondisyon düşüklükleri sonucu hayvanın pik düzeye ulaşamaması ve ani verim kayıplarına sık rastlanılmaktadır.

E-Yeterli miktar ve nitelikte kaba yem alınmaması süt pikine ulaşılmamasına neden olur. Hayvan canlı ağırlığının en az %1.4’ ü kadar yem tüketmelidir. 

F-Rasyonun herhangi bir besin maddesince dengesiz ya da yetersiz olması pik düzeye ulaşamamayı sağlar.

G-Hayvanların doğumdan önce aşırı yağlanmaları doğumla ilgili bazı zorluklara ve birçok metabolik komplikasyonlara yol açabilir.

H-Suyun yeterli miktar, şekil ve kalitede verilmemesi

I-Serbest dolaşım sistemlerinde sürünün belirli bir alanda aşırı kalabalık olması

J-Kuru dönem süresindeki aksaklıklar

7.3-Süt veriminde aşırı ya da ani düşme.

A-Süt veriminde görülen ani ve aşırı düşmelerin en yaygın sorumlusu mastitistir. Bunun dışındaki faktörlere bağlı düşüşler biraz daha yavaş olurlar. Ani düşüşler daha çok mastitis ya da diğer bazı sağlık problemlerini akla getirir.

B-Zehirli yabani bitki ve tohumların yenmesi, küfler ya da diğer zehirlenmeler yem tüketiminde ciddi ve çabuk bir azalmaya ve dolayısıyla süt veriminde hızlı bir düşüşe neden olur.

C-Konsantre yemin alıştırma uygulamaksızın aşırı miktarlarda yedirilmesi, yağ, nişasta ya da yapısal olmayan (melas gibi) diğer karbonhidratların fazla yedirilmesi işkembe  işlevlerini bozar. Konsantre yem hayvanın canlı ağırlığın %2.5' unu geçmemelidir. Toplam rasyonun laktasyon pikinde %55-60, vasat verim düzeyinde (35lt’nin altında) %40-50’den fazlasını konsantre yem oluşturmamalıdır.

D-Rasyon dengesizliği ya da eksikliği aşırı verim düşüklüğüne neden olabilir. Bu bakımdan rasyon değerlendirilmelidir.

F-Enfeksiyöz hastalıklar ani süt verimi düşüklüğüne neden olur. Bu bakımdan hayvanlar gözden geçirilmelidir.

G-Tek düze yem verilen hayvanların verimine göre ayrılmadığı ahırlarda ketozis gelişmiş olabilir.

H-Su yeterli ve sağlıklı olarak verilmiyor olabilir.

I-Aşırı hava sıcaklığı ve yüksek nem oranı yem tüketimi ve dolayısıyla süt verimini baskılamış olabilir.

J-İlkbahar aylarında hayvan meraya ilk çıktığında kaba yem olarak kuru ot ya da saman tamamen kesildiğinde geviş getirme durduğundan meydana gelebilir. Süt verimi ve süt yağında ani düşüş görülür.

7.4-Laktasyon döneminin kısa sürmesi.

A-Hayvanların aşırı beslenmesi sonucu aşırı kondisyona sahip olmaları ve yağlanmaları.

B-Özellikle enerji başta olmak üzere yetersiz beslenme.

C-Sağım tekniğindeki bozukluklar laktasyon döneminin kısa oluşuna ve yeterli pik düzeyine ulaşılamamaya neden olur. Hayvan sağım ünitesine girdiğinde ve sağıma hazırlandığında 0.5-2 dk içinde sağım başlamalıdır. Aşırı kalabalık bekleme bölmeleri olumsuz etki yapar. 

D-Mastitis laktasyon dönemini kısaltır.

E-Sağım sırasındaki müdahaleler (enjeksiyon vs.)

F-Kalıtsal etkiler.

8. BÖLÜM SÜT SIĞIRLARINDA DENGELİ BİR RASYONUN TEMEL İLKELERİ

 Hayvanın bir günde yiyebileceği yemin tüm besin maddeleri ve enerji gereksinimlerini karşılayabilecek şekilde formüle edilmesine rasyon hazırlama denir. Bu şekilde hazırlanan ve bir hayvanın 24 saatlik bir dönemde tüm gereksinimlerini karşılayan yem maddeleri ve katkı maddeleri karışımına da rasyon adı verilir.

Süt sığırları genellikle ekonomik bakımdan kaba yeme dayalı beslenmeye çalışılır. Kaba yemler ise besin maddeleri bakımından fakirdirler ve eksiklikleri konsantre yemlerle tamamlanmak  zorundadır. Ancak süt sığırlarının besin maddesi gereksinimlerinin bir çok faktöre göre değişiyor olması, yem maddelerinin ise besin maddeleri kapsamları ve çeşitli özellikleri bakımından çok değişiklik gösterebilmeleri rasyon dengelenmesini zorlaştırmakta ve bazı temel bilgileri zorunlu hale getirmektedir.

8.1-Dengeli bir rasyonun önemi.

Eğer rasyon iyi bir şekilde dengelenmemiş ise bu gibi rasyonlarla beslenen inekler bazı besin maddelerini gereğinden fazla alıyor ya da yetersiz alıyor olabilir. Bazı dengesizlikler ciddi sonuçlara yol açabilir ve düzeltilmezse hızla ölüme yol açabilecek problemler dahi meydana getirebilir.

Örneğin buzağılama zamanı öncesi ve sonrası rasyondaki Ca dengesizlikleri hipokalsemi (süt humması) hastalığına yol açabilir. Tedavi edilmezse hayvan hızla ölüme gider. Bu hastalıkta ve diğer bazılarında belirgin semptomlar dengesizliğin tanımlanmasını kolaylaştırır. Fakat bazı dengesizlikleri saptamak zordur. Bu gibi rasyon hataları ya farkına varılmayan verim kayıplarına ya da çok uzun süreler sonra ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Dengesiz rasyonla beslenen sürülerdeki hayvanlar hiç bir zaman genetik kabiliyetlerinin sahip olduğu verim özelliklerini gösteremez. İneklerin genetik kabiliyetleri arttıkça rasyon dengesizliklerine daha hassas duruma gelirler. Çoğu zaman rasyon hataları önemli bir hastalığa yol açmasa da oluşturduğu ekonomik kayıp büyüktür.

8.2-İyi bir rasyonun kriterleri.

Yem maddeleri ineklerin gereksinim duyduğu besin maddelerini kapsar. İneklerin besin maddesi ve enerji gereksinimleri ise hayvanın yaşama payı, ilk defa doğuruyorsa büyüme, gebelik ve süt verimi gereksinimlerinin toplamından oluşur.

Bir süt sığırının gereksinimlerini karşılayan rasyon şu özelliklere sahip olmalıdır;

1-Hayvanın gereksinim duyduğu miktarlarda aşağıdaki besin maddelerini içermelidir.

a) Su (içme suyu).

b) Enerji kaynakları:

-Uzun lifli karbonhidratlar (geviş getirmeyi uyarırlar ve sindirim   

kanalından geçişi düzenlerler).

-Lifsiz karbonhidratlar (nişasta ve şeker gibi kolay eriyebilir enerji

konsantreleri).

-Yağlar (bazı özel durumlarda ekonomik amaçla ya da enerji   

  gereksinimini karşılamak üzere rasyona katılır). Esansiyel yağ asitleri

kaynağıdırlar.

c) Ham protein: 

-İşkembede parçalanan proteinler.

-İşkembede parçalanmayan proteinler.

-Protein yapısında olmayan azotlu bileşikler.

d) Mineraller:

-Makro mineraller.

-Mikro mineraller.

e)Vitaminler.

2-Hayvanın yiyebileceği ve gereksinimleri karşılayabilecek kuru madde miktarının tespit edilmelidir.

3-Hayvanın sağlığına zarar vermeyecek yem maddeleri seçilmelidir ya da sağlığa zarar vermeyecek miktar sınırlamaları oluşturulmalıdır.

8.3-İnek hakkında bilinmesi gerekenler.

Rasyonu dengelemek ve hayvanı uygun bir şekilde besleyebilmek için ineğin besin maddesi ve enerji gereksinimlerini bilmek gerekir. Gereksinimleri belirleyen başlıca faktörler şunlardır :

1)Vücut ağırlığı.

2) Süt verimi.

3) Sütün yağ oranı.

4) İneğin laktasyonun hangi safhasında olduğu.

5) İneğin kaçıncı laktasyonda olduğu (24-26 aylık yaşta ilk doğumunu yapmış olanların büyümeleri devam etmektedir).  

Laktasyondaki ineklerin rasyonlarının doğru dengelenebilmesi ve rasyonun yeterliliğinin takibi için hayvanların canlı ağırlıklarının bilinmesi ve izlenmesi gerekir. Yaşama payı, besin maddeleri ve enerji gereksinimleri canlı ağırlığa göre önemli farklılıklar gösterir. Diğer taraftan özellikle erken laktasyon döneminde ineklerin canlı ağırlıkları takip edilmeli ve aşırı bir negatif enerji dengesi oluşup oluşmadığı kontrol edilmelidir. Bu kontrol aynı zamanda hazırlanan rasyonun bir çeşit sağlamasını yapmak gibi de ele alınmalıdır. Hayvanın kondisyonu ile ilgili bu durum geliştirilen çeşitli vücut kondisyon puanlamaları ile de yapılabilir.

İneklerin canlı ağırlıklarının saptanması için her zaman uygun tartım cihazı bulunmayabilir. Bu durumda elastik olmayan bir mezura ile şekil 9’daki gibi saptanan göğüs çevresi uzunluğu, tablo 3'teki değerler dikkate alınarak hayvanın ağırlığının belirlenmesine yardımcı olur.

Şekil 9: Vücut ağırlığının saptanması amacıyla göğüs çevresinin ölçülmesi.  

Tablo 3: Göğüs çevresi ölçümlerine göre vücut ağırlıkları.

Tablo 4'te ise hayvanın canlı ağırlığına ve sütün yağ oranına göre besin maddeleri gereksinmeleri görülmektedir.

8.4-Yem hakkında bilinmesi gerekenler.

Rasyonda yer alacak bütün yemler ile ilgili olarak aşağıdakilerin bilinmesi önemlidir.

8.5-Yemin kuru madde kapsamı.

Yemin kuru madde kapsamı bir taraftan o yemin besin maddesi ve enerji yoğunluğu hakkında bilgi verirken diğer taraftan rasyonda ne kadar yer alabileceği konusunda da fikir sahibi olmamızı sağlar. Örneğin yaşşeker pancarı posasını ele alırsak kuru madde kapsamı %10’a kadar düşebileceğinden, besin maddeleri ve enerji kapsamının kuru madde esasına göre orta derecede, fakat doğal halde ise oldukça düşük olduğu görülecektir. Bu durumda eğer yüksek verimli bir ineğin gereksinimlerinin önemli bir kısmı bu yem maddelerinden karşılanmaya kalkışıldığında hayvanın rumen kapasitesinin yeterli olmayabileceği açıktır. Yemlerin kuru madde kapsamları aynı zamanda konsantre yemler için hammadde depolama olanakları ve hangi hammaddelerin tüketimine öncelik verilmesi gerektiği hakkında da yol gösterici olabilir.

8.6-Yem maddelerinin ham protein kapsamı.

Geviş getiren hayvanlarda her türlü azotlu maddeden işkembedeki mikro organizmalar tarafından protein üretiliyor olsa da yüksek verimli ineklerde işkembede üretilen protein miktarı gereksinimin tümünü karşılayamayabilir. Bu durumda rasyonda  işkembede parçalanmayan protein oranının %6 ve daha üzerinde olması istenir. Laktasyondaki ineklerde rasyon ham proteinin üre gibi protein yapısında olmayan azotlu bileşiklerden gelen kısmı toplam protein azotunun 1/3’ ünü geçmemelidir.

Yemlerin rasyona giren miktarını sınırlayan faktörler: Hayvanın sindirim sistemi üzerine olabilecek ishal yapıcı etkileri nedeni ile kepek ve melasın konsantre yemde %20 toplam rasyonda  %15 ten fazla bulunması istenmez. Yine yağ kapsamları bakımından da bir çok yem maddesi dikkate alınmalıdır. Bir çok tahılın da yağ kapsamları itibarı ile süt yağını olumsuz etkilediği unutulmamalıdır.

8.7-Kaba yemle ilgili faktörler.

Kaba yemin özellikleri ve besin maddeleri kapsamı rasyonun yapısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Kaba yemin kalitesi düştükçe toplam rasyonda daha fazla konsantre yem kullanılması gerekecek bu da hem ekonomik, hem de süt bileşimi ve hayvan sağlığı bakımından olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Kaba yemle ilgili şu faktörlere dikkat edilmelidir:

-Kaba yemin biçildiği vejetasyon dönemi.

-Fiziksel formu.

-Depolanma koşulları ve süresi.

Ayrıca yem maddelerinin bölgede kolay elde edilebilir olması ve kapsadıkları besin maddelerinin birim fiyatları da rasyonun düzenlenmesinde en çok dikkat edilecek konulardan biridir.

 Tablo 4: Süt sığırlarının besin maddesi gereksinimleri ve 1 kg süt üretimi için gereksinim duyulan besin maddesi miktarları.

Kaynak:Sütaş Süt  Hayvancılığı Eğitim Merkezi Yayınları
Hayvancılık  Serisi : 5 Yetiştirici El Kitabı

 

 

 

  
   
Yeni Sayfa 1
 Copyright © 2013 VETA D® - Her Hakkı Saklıdır - All right reserved